6 Temmuz 2014 Pazar

Sonsuz karanlık…

Beynim kaynıyor artık düşünmekten, kaynıyor ve kendi kazanını devirmek üzere. Neler olduğunu bilmiyorum, ipin ucunu kaçırdım iyice. Neresi aydınlık neresi karanlık, bilmiyorum.Ne zaman başladı ve ne zaman bitecek bilmiyorum. Zaman kavramını unuttum yaşamın içerisinde. Gerçi yaşamak neydi onu da unuttum. 

Karanlıkta gölgeler var, hep orada duran hiç uyumayan ve uyutmayan. Huzursuzluğa sürükleyen gölgeler. İntihara meyil ettiren gölgeler. Orada. Karanlıkta. Bir şey var o karanlıkta, bir gölge hiçbir zaman gölgeden öteye geçtiğini göremediğim bir gölge…

Yansıma diyor çoğu kişi, yansıma bir eşyadan, kişiden veya bir hayvandan olur veya birden karanlıktan aydınlığa geçtiğinde olur bu öyle değil. Hiç değil. Nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum ama öyle değil. 

O karanlıkta, o gölgede bir şey olduğunu biliyorsun seni rahatsız eden bir şey yada beynin bunu böyle algılamak istiyor yada beyninin bunu böyle algılanması isteniyor. Hangisi gerçek hangisi değil hiçbir zaman bilemezsin. Ama o karanlıkta gözünle görmezsen de o odanın içinde bir şey dolaştığını hissedersin. Tüylerin diken diken olur, için sıkılır, uykuların kaçar, uyuyamazsın yada birden uyanırsın, bir kaç saniye bilinçsiz kalabilirsin yada bilinçli fakat hareketsiz kalabilirsin bunlar hep o karanlık yüzünden oluyor. 

Hayatım boyunca karanlıktan hep korktum. İnsanın karanlığından da dünyanın karanlığından da hep korktum. Çünkü karanlık ürperticidir çünkü tüm ışıklar kapandığında yıldızlar söndüğünde o karanlıkta bir başına kalırsın. Önce vicdani acıların ile yüzleşirsin sonra sorunlarına kafa yorarsın ve sonra olan olur bir ses gelir karanlığın içinden dikkatin dağılır ve uykuların kaçar. Bütün düşüncelerin o sese odaklanır dinlersin o ses bir eşyanın düşüşü olur önce sonra fısıltılar halinde yükselir o dakikadan itibaren yalnız olmadığını anlarsın. Fısıltıları dinlemeye çalışırsın, ürperten fısıltıları, tüm vücudunu buz gibi kesen o fısıltıyı dinlemeye çalışırsın organların sana ait değilmişcesine çalışır, beynin kaynama noktasına gelir. Gözlerin fal taşı gibi açılır, göz bebeklerin büyür, korku sana tek bir şeyi düşündürür “lütfen karanlıkta bir şey olmasın” ama o var olan şeyi oraya sen çağırdın, o senin düşüncelerinin bir yansıması. Nasıl kaçabilirsin ki? Sana tüm kötü olan şeyleri iyiymiş gibi gösterir fakat bunu anlayamazsın zamanı gelince aslında kötü olduğunu görürsün. Bundan kaçabilir misin? Düşüncelerden kaçabilir misin? Karanlıktan kaçabilir misin? 

Karanlık korkutucudur fakat karanlığın içine gizlenmiş gölgeleri görmek daha korkutucudur. İşte o andan sonra o evde bir daha huzuru bulamazsın. Gözün katmanları vardır, katmanlar gölgelerde ki yüzleri görmeni engeller. Aslında var olan ama göremediğimiz ne varsa onlar o katmanlar sayesinde gözükmez. O katmanlar tek tek ortadan kalktığında görmeye başlarsın bu senin marifetin. Tıpkı hayatının senin eserin olması gibi. Önce hisle başlar, sonra işaretler izler onu, peşinden karanlıkta gölgeler, hemen ardından fısıltılar gelir daha sonra gölgeler belirginleşir ve mutlu son(!) artık onları görürsün. Fakat bu senin dünyayla son temasın olur. 

Düşünmek güzeldir derler. Tabii ki güzeldir, iyi şeyler düşündüğün sürece düşünmek güzeldir. Düşüncelerin karanlığa döndüğünde, sen de karanlığa dönersin. Düşüncelerin işin içinden çıkılmaz bir hal aldığında, karanlığa dönersin. Düşüncelerin geçmişin yüzündense ve ne yaparsan yap hayatındaki insan yada insanlar geçmişini düşünmeyip seni iyi biri olarak göremiyorsa, karanlığa dönersin ama onların gözünde bu da senin yüzünden olur. Ne yaparsan yap, düşüncelerin temiz değilse karanlığa dönersin. 

Dünyanın karanlığı her zaman korkunçtur ama en korkuncu düşüncelerin karanlığa düşmesidir. 

kotpilot.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder