31 Temmuz 2013 Çarşamba

I’m nothing…

Gün geçtikçe eriyorum, her gün bir parça daha kapanıyorum kendi içime, her gün bir parçam daha karışıyor toz bulutlarına… Kanımın son damlaları düşüyormuş gibi hissediyorum, ayakta durmak için dayandığım bir sopa olmasa kendimi yerde bulacakmış gibi… Şikayet etmiyorum, iyi veya kötü yaşadığım her şey benim eserim… Sadece elimde çok fazla can kırığı var ve bunlar vücudumdan oluk oluk kanlar akmasına sebep oluyor… Ne bir yarabandım var  ne de bir sargım var kanamayı durdurabilmek için… Ellerimi bastırıyorum sadece, kanın daha yavaş akması biraz daha hayatta kalabilmek için ama bu sefer de elimdeki can kırıklıkları yarayı daha da derinleştiriyor… Gözlerim kararıyor, bayılacak gibi oluyorum sonra onları fark ediyorum; düşmem için tepemde dönüp duran akbabaları… Ölmemek için gayret ediyorum, hayatta kalmak için… Biliyorum, en son kan  düşüp de sürükleyerek ilerlediğim ayaklarımın sürüklenecek hali kalmadığında orada yere yuvarlanırken, hiçbir şeyin önemi olmayacak… Benim önemim olmayacak, varlığımın yada yokluğumun hiçbir değeri… Ve akbabalar etimi çekiştire çekiştire koparacaklar, güçlükle dudağımdan çıkan nefes henüz bitmemişken bunların hepsini görecek gözlerim ve hissedecek bedenim, şuanda olduğu gibi karşı koyamayacağım hiçbirine… Ama yoluma devam edebilmem için hala bir şansım var, biraz su bir kaç damla bile olsa… Ciğerlerim kurumak üzere, yaralarımı temizleye bilmem için bir kaç damla su… Ciğerim soluyor…

kotpilot.

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Ben hayatın mağlubuyum...

Ne ara bu kadar biriktim ben? 
Ne ara bu kadar dolu dolu bakmaya başladım?
Ne ara bu kadar sinirli oldum? 
Ne ara bu kadar döktüm yapraklarımı?
Ne ara bu kadar kötü olup, önüme gelen herkese zarar verir oldum?
Neden sürekli bir şeyler açıklamak zorunda kalıyorum çevreme? 
Neden sürekli yanlış anlaşılmak zorunda kalıyorum?
Neden sürekli herkes bir şeylerin acısını benden çıkarmak zorunda?
Neden sürekli insanlar beni, sevdiğimi, ilişkimi yorumlamak zorunda?
Neden sürekli birileri sevdiğimle, kadınımla aramı bozmaya çalışmak zorunda? 

Çok bunaldım artık, her şeyden ve herkesten. Kaçmak, gitmek istiyorum doğanın içine. Sessizliği dinlemek istiyorum, yaşadığımı hissetmek istiyorum ve tüm bu can kırıklıklarımı orada bırakmak istiyorum... Artık öyle bir hale alıyorum ki kayadan daha sert ve kırılmaz... Duygusuz, bomboş yaşayan bir hayvana dönüşme yolunda ilerliyorum. Bu ben değilim, bu yüz bu yüzün arkasında olan kişi... 

Nefes alamıyorum artık... Yaz başladığından beri uğraşmadığım sorun kalmadı, nelerin üstesinden geldim ama artık fark ediyorum ki bunlarla uğraşırken çok fazla yorulup kırılmışım. Keşke bu kadar üst üste gelmeseydi her şey, herkes bir koldan saldırmasaydı, kanımı emmek için bu kadar aceleci olmasaydılar... 

Aile huzur demekti sanırım, o huzuru unutalı çok oldu. Ama ben güçlüyüm. Kimsenin beni anlamamasına alıştım, sorun bende. Sorun benim yaşadıklarımda, sorun benim sırtıma değen bir elin yokluğunda... Herkes kendi derdinin, herkes kendi kırgınlığının peşinde kimse yarattığı fırtınanın ardında bıraktığı kırık dalları görmüyor... Her şeye bir çare buldum, bir çözüm buldum hatta ve hatta ailemi, aile olarak kalmasını sağladım. Fakat bu süreçte ne kadar yıprandım ben bunu kimse görmedi, ne kadar yorulduğumu... 

Sürekli sorunlu çocuk portresi çizmekten bıktım. Yaşadığım onca şeyin içinde yaralansam da hala ayakta duruyorum. Geceleri uyuyamayacak kadar sorunların içinde buluyorum kendimi, her şeye bir çözüm üretmeye çalışırken, sevdiğim insanlara yardım etmeye çalışırken nasıl olur da kırmadan incitmeden, bir sefer de olsa elime yüzüme bulaştırmadan nasıl yardım ederim, onları bulundukları durumdan nasıl kurtarırım diye tabiri caizse kafa patlatmaktan uyuyamıyorum... Derler ya buz dağının göründüğü kısmı kadar da görünmeyen kısmı vardır diye, işte tam olarak öyle sanırım. Görünmeyen kısmı hiçbir zaman gün yüzüne çıkarmadığım için çevremdeki hiçbir kimse yaşanan fırtına sonucunda ne kadar dalımın kırıldığını, ne kadarımın eriyip suya karıştığını görmüyor. Kimseye kızmıyorum aslında, kendime kızıyorum çünkü hep kendimden daha çok önemsedim sevdiğim insanları, önce onlar dedim hep önce onlar iyi olsun, ardından muhakkak beni görürler zaten. Fakat böyle olmadı, hiçbir zaman hiçbiri beni görmedi. Ben herkese, istisnasız herkese koştum ama sonuç? Sonuç koskocaman bir HİÇ! Ben görülmedim hiç bir zaman, Oğuzhan bu o hep sorunlu zaten dendi arkamdan, her şeye kırılıp alınıyor dendi arkamdan, bunlara rağmen o insanların başı sıkıştığında sikimsonik bir durum olsa bile koştum ben. Sonuç? Siktir mi yemedim, yalnız mı kalmadım, kötü mü olmadım, zararım mı dokunmadı, hiçbir şey yapmamış mı olmadım, her şey oldum... 

 Hayatımda yaşadığım en önemli olayı bile esasen benim arkadaşım olmayan bir insanla paylaştım. Yirmi iki yıllık bir hayat sürdüm ben, hala daha sürüyorum fakat içinde dost diye tabir edebileceğim kimse yok. Sorun bende mi? Bu kadar mı kötüyüm ben insanlara? Bu kadar mı koşmuyorum hiçbir şeylerine? Bu kadar mı zararım dokunuyor herkese? Yoksa ben bunu hak ediyor muyum? Bilmiyorum ama bana sizler öğrettiniz bir şey olduğunda bir başıma olduğumu çevremdeki insanlar öğretti.Ve ben yine de koştum herkese durmadan usanmadan, en önemlisinden en önemsizine herkese ama herkese... 

Mutlu olsun çevremdeki herkes, gözüm yok hiçbir şeyde.

Ve şimdi koşacak gücüm kalmadı, şimdi gösteriyorum işte buz dağının görünmeyen yüzünden bir parça... 

Tüm kırılmışlıklarım, tüm yaşadıklarım vs her şey bir yana bana ne olduğunun görülüp görülmemesi de zerre umurumda değil, birinin sırtımda elinin olması da umurumda değil, dost sandıklarımın yaptığı şeyler de, babamın yaptığı şeylerde umurumda değil her şey bir yana, ben bir tek şey istiyorum: Hayatımda bir parça huzur...

Bir parça huzur... 

Huzur... 

kotpilot.

18 Temmuz 2013 Perşembe

Bir yaşam hakkı daha…
Yeryüzünde seninle aldığım nefesler dışında hiçbir şey önemli değil benim için. Seninle yaptığımız  o uzun uzun yürüyüşler dışında hiçbir şey önemli değil benim için. Seninle bir atmıyorsa kalbim önemli değildir benim için… 

Her günüm seninle dolu dolu olsun istiyorum, her günüm seninle anlamlansın istiyorum… Aslında seni, her  bir günümüze ayrı bir güzellik katabildiğimiz için seviyorum.

Tutsam ellerinden, hep istediğin o uzun yolculuklara çıksak birlikte hiç gitmediğimiz hiç görmediğimiz ama görmek için can attığımız yerlere gitsek mesela yada yol bizi nereye götürürse oraya gitsek… Belki dünyayı dolaşırız? Aslında sen yanımda olduktan sonra bunların hiçbir önemi yok benim için, o gözlerindeki aşkı izlerken bunların hiçbir önemi yok benim için.  

Aslında benim tek bir hayalim var; yanımda olman. İyi günde ve kötü günde hep yanımda olman, gözümü seninle açmam, seninle aynı kahvaltı sofrasını paylaşmam, seninle aynı günü zaman dilimini paylaşmam, seninle aynı yemek masasını paylaşmam… Kısacası içinde sen olduğun sürekli yanımda olduğun zaman dilimi benim tek hayalim sevgilim… 

Benim tek ilacım sensin, sarhoş olmak için herhangi bir içkiye gerek yok, varlığın ve öpüşlerin aklımı başımdan alıp nefesimi kesmeye yetiyor sevgilim… 

Dünyanın en güzel şeyi gözlerimi açtığımda seni yanımda öylece huzurla uyuyorken görmek… 

Yıllar geçse de üstünden hiçbir zaman zamana yenilmeyeceğiz, gözlerindeki o aşk dinmedikçe hiçbir şeye yenilmeyeceğiz. 

Öldükten sonra bir kez daha yaşama hakkım olursa onu da seninle yaşamak isterim, seni tekrar tanımak isterim, tekrar eşin olmak isterim, tekrar her şeyin  olmak isterim… 

Ama en çok da "İYİ Kİ"lerin olmak isterim… 

Hiçbir zaman bıkmayacağım seni sevmekten, sana aşık olmaktan, sana sarılmaktan… Hayatta yapabildiğim en güzel şey seni sevmeyi sevmek sanırım. 

Seni sevmeyi seviyorum sevgilim… 

kotpilot.
Aç kalbini, eve geliyorum…

Sokağın yerden tavanına kadar o iç donduran soğuna, odanın bir köşesinde tek başına eşlik ediyor insan bazen. İnsan ne kadar yalnızlaşıyor farkında olmadan, çevresindekilere yabancılaşıyor. Öyle ki bazen kimseyi istemez oluyor yanında. Ne kadar yalnızlaşırsak yalnızlaşalım o kadar güçsüzleşir ama bir o kadar da büyürüz içimizde… Bazen bir şey oluyor, kimsenin seni anlamadığını düşünüyorsun, yalnızlaşıyorsun, çayını tek kişilik yapıyorsun, askıda bir tek ceket kapıda bir çift ayakkabı kalıyor bazen, çayına eşlik eden bir tanecik baş döndüren bir sigaran…  
Hissedebiliyor musun sen de, iliklerine kadar buz tutan gecenin soğunda, tek başına yatağa girdiğin zaman yalnızlığı? Anlayabiliyor musun birinin sıcağına ihtiyaç olduğunu?  Uzaklardayken sen, sen üzgünken fark edebiliyor musun gülüşlerimin sonsuza dek yok olduğunu? Belki hepsini sen de yaşıyorsun…

Soğuk iklimlerden sıcak iklimlere geçiyorum sen geldiğinde, mevsim yaz oluyor, en taze meyveler oluyor. Gözlerin dolduğunda gözlerimden süzülüyor damlalar… 


Hep hissetmek istemiştin aşk nasıl bir duygu diye, hep anlatmaya çalışmıştım hissetmen için gerekli tek bir şey var aslında; Dokun gözyaşlarıma dudaklarınla, hisset dünyamı parmak uçlarında ve evet şimdi yakalayabiliriz sonsuzluğu ve sevebiliriz sonsuza dek… Sonsuzluk bugünümüzdür… Şimdi hiç olmadığımız kadar yakınız, şimdi iki bedenin nasıl tek bir beden olabileceğini daha iyi anlıyoruz… İki kalp nasıl bir atar? Bunun cevabı burada gizli, tamda senin göğsümün üzerinde yattığın yerde, benim seni sıkıca sardığım anda gizli…

Özgürüm ben! 

Sevdiğim insan sayesinde özgürüm, zincirlerim yok, girmem gereken dar kalıplar yok, kendim olduğum yerde özgürüm ben. Sevdiğimin kollarında, dilediğim gibi davrana bilirken özgürüm ben, onun yanında huzurla uyuya biliyorken özgürüm ben…  Onun varlığı sayesinde özgürüm ben. Yaşıyorum! Ne zaman tökezlesem bana hep bir umut olduğunu söyledi, sadece gözlerine baktığım anda bile ona nasıl ihtiyacım olduğunu anladı.. BİZ susarak bir çok konuda anlaştık, sadece bakışlarıyla  bile nasıl sevdiğini hissettiren bir sevgiye sahip sevgilim varken konuşmaya ne gerek var ki? Sadece sarılsam yeter, gözlerinin içine bakabiliyor olsam yeter… 

Burada olmalısın, tam şuanda sana ihtiyacım varken keşke burada olabilsen… Keşke tam şuanda göğsümün üzerinde uyuyor olsan, ellerini tutup sana sıkıca sarılabilsem, kalbinde olan evime bir kez daha dokunabilsem keşke… Keşke burada olsan bir ağacın toprağına sarıldığı gibi sarılsam sana… 

Biz birlikte ayakta duruyoruz uzaklaşırsak düşeriz…  Zor zamanlar hep olacak, ellerim seni sarmak için, düşmeni engellemek için hep bir adım geride sana uzanmış bekliyor olacak…
Bir parça tebessümünü görmek için en güzel renklerimle boyardım gökyüzünü… Yıllar sonra senin sayende tanıştım ben benimle, şimdi duramam, kim olduğumu biliyorum… Şimdi, tamamen seninim ve bundan korkmuyorum! Ve tüm yaşamım şimdi başlıyor…

Seninleyken hiçbir zaman diliminin önemi yok veya mekanın seninle her yer aşk dolu benim için, seninle her şey mutluluk benim için. Ve şimdi içinde bulunduğumuz bu gökyüzü cennet ve bu soluduğumuz aşk… 

İyi ki sevgilim, iyi ki ömrüm seninle nihayete erecek!  

kotpilot.
Gözlerini kapat ve bırak seni batıran hissi…

Hayat, yaşanılmış ve yaşanılmayı bekleyen acı-tatlı anılardan ibaret. Mühim olan acıyı da tatlıyı da sevdiğin insanlarla beraber yaşamaktır. Birliktelikler, insanı güçlü yapar, insanın sırtını dayayacağı birisi olması zor günlerde veya iyi günlerde daha da iyi hissetmesine neden olur… 


Karanlık yükseliyor yine gecede, olsun kapat gözlerini ve yükselen karanlığı görme. Kapat gözlerini, gözlerinin önüne getir en güzel hayalini ve karanlığa karşı en büyük silahın olarak kullan. İçine işleyen karanlığa inat kapat gözlerini ve gülümse aydınlığa, güzel günlerin geleceğini hisset, inan, hayal et mutlaka hayallerin gerçek olacak… 

Kapat gözlerini ve bizi düşün, gelecek güzel günleri, geçmiş ama etkisi süren güzel günleri, kapat gözlerini ve bizi düşün; kapının önünde bekliyor olacağım seni, tüm karanlığı alt üst edip sana tekrar sarılmak için kapının eşiğine yaslanmış seni bekliyor olacağım gözlerini açtığında…

Karanlık zamanlar geldiğinde kapat gözlerini ve içinden üçe kadar say ve tekrar aç gözlerini karşında bizi bulacaksın; tüm karanlığı delip geçen kabusları yok eden, her zorluğun üstesinden gelen BİZ’i… Umutsuzluk mutsuz insanların işi sevgilim, ben yemin ettim dünya üzerindeki en mutlu insan sen olacaksın! Bu yüzden umutsuzluğa kapılma şansın yok, mutsuz olma şansın yok, üzülme şansın yok, salt mutlu olacaksın sen, unutma sevgilim hayallerini gerçekleştirmek için buradayım ben, tüm hatlarımla ve haklarımla seni mutlu etmek için buradayım ben… Ayağın taşa takıldığında, düşmeni engellemek için buradayım. Kapat gözlerini sevgilim güzel bir uykuya dal, günlerin en güzelini yaşayacağın günler var önünde, mutlu uyu; mutlu uyan sevgilim… 

Gözlerini kapat ve bırak seni batıran hissi, artık karanlık yok, artık umutsuzluk veya mutsuzluk yok sevgilim; dün olduğu gibi bugün olduğu gibi ve yarın olacağı gibi artık BİZ varız, karanlık bitti. Gölgeler dağıldı, hiçbir gölge işlemeyecek ruhumuza, BİZ izin vermediğimiz sürece…

Gözlerini kapat ve bırak kendini bana, uçsuz bucaksız denizlere, hiç göremediğin kadar aydınlık bir geleceğe, güneşin en parlak anına, söz veriyorum bir daha karanlık hakim OLAMAYACAK ruhuna!

Gözlerini kapat ve bana bırak kendini…  

Kapat gözlerini sevgilim ve bizi düşün, senin için bir ev yaptım tam kalbimin üzerinde, bir tek odası olan ama geniş ve ferah… Senin için bir ev yaptım sevgilim; şehrin gürültüsünden uzak ama şehre yakın, çatı katı olan ve penceresinden şehrin o muazzam ışıklarını gören, arka kapısının denize açıldığı, ön kapıda dünyanın her yerinden gelmiş rengarenk çiçeklerin olduğu… Bizim için bir ev yaptım sevgilim, aşkımızın yaşayacağı ve hep taze kalacağı… 

Şimdi, gözlerini kapat ve yok et seni batırmak isteyen karanlığı… 

dipnot: Evimizin baş köşesi, seni bekliyor…

kotpilot.
Çünkü çok fazla yalnız uyandım…

Son zamanlarda çok agresifim tıpkı sürekli değişen ve ayarında duramayan bu ilkbaharımsı sonbahar gibi… Çok şey geldi başıma, onca badire atlattım, hep güçlü durdum, dik durdum bir şekilde çünkü böyle olmak zorundaydı çünkü dik durmak zorundaydım… Son zamanlarda çok agresifim… 

Uzun zaman oldu aynı yastıkta uyumayalı, saçını okşamayalı… Sıcağından çok uzak kaldım, o bana güç veren gözlerinden… Parmak uçlarında bulduğum hayattan… Nasıl özledim, nasıl hasret kaldım yeryüzündeki hiçbir cümle bunu tanımlayamaz, hiçbir duygu bunu anlatamaz… Sadece "özledim…" demekle yetinebiliyorum, sanki içimde kopan tüm o fırtınaları sana anlatabilecekmiş gibi…

Bilirsin beni, denize ne kadar aşık olduğumu, maviliklerde olmayı ne çok sevdiğimi ve yeşillerin arasında olmayı… Güneşli zamanları özlüyorum tekrar maviliklere kavuşabilmek için, sonbahardan yaza kadar olan süre kısaca tüm kış maviliklerin özlemiyle yanıp tutuşuyorum, bir kere o derinliklere dalsam hayattaki tüm sıkıntım, stresim, üzüntüm gidecekmiş gibi geliyor böyle özlüyorum mavilikleri… Seni de tıpkı mavilikleri özlediğim gibi özlüyorum, sarılsam tüm kötülüklerden, tüm karanlıklardan, tüm mutsuz ve huzursuzluklarımdan kurtulacakmışım gibi, sıcağında uyusam kendimi güvende hissedecekmişim gibi, aşkının en derin halini hissedecekmişim gibi… 


Hüzünlerim var benim sevgilim, senin olmadığın zamanlarda canımı yakan… Canımı kanatan can kırıklıklarım var benim, sensiz geçirdiğim gecelerden kalan… İyi geçmeyen günlerim var benim, elinden tutamadığım günlerden kalan… Aymayan günlerim var benim, uyandığında gülümseyen yüzünden günaydınları duyamadığım günlerden kalan… Bitmeyen günlerim var benim, tatlı dilinle iyi geceler dileyemediğin günlerden kalan… Güçsüz ve güvensiz hissettiğim günlerim var benim, senden ayrı kaldığım günlerden kalan… Nefes alamadığım günlerim var benim, parmak uçlarından uzakta geçirdiğim günlerden kalan… 

Benim sana ihtiyacım var, ilgine, sıcağına, gülüşlerine ihtiyacım var… Mutlu olmam için mutlu olmana ihtiyacım var… Uyuyabilmem için sana sarılıp uyumaya ihtiyacım var… Nefes alabilmek için parmak uçlarında bulduğum hayata ihtiyacım var… Aşkını yaşa bilmem için aşkının sıcağını hissetmeye ihtiyacım var, sana ihtiyacım var… Mahrum etme beni aşkından… Gözümü açtığımda senin gülen yüzünü görmeye ihtiyacım var… 

Seninle geçirmem gereken güdüzlerim ve gecelerim var benim, gel artık sevgilim. Birbirimize ihtiyacımız var bizim… Ayrı ayrı şehirlerde değil, aynı şehirde yan yana olduğumuzda birbirini tamamlayan bir cümle haline geliyoruz…. Dünyada seni, beni, BİZi hiç kimseye değişmem, bu huzuru bu sonsuz güveni bu mutluluğu… 

Yağmur düşüyor şehrimin sokaklarına, gökyüzü kararıyor; içime içime işliyor karanlığı, özlemin çöküyor yüreğime, gözlerimde yağmur bulutları dolaşmaya başlıyor, sonra birden bir şimşek çakıyor bir gök gürültüsü ve başlıyor gözlerimden sağnaklar, önce yanaklarıma sonra, sonra üzerime yağıyor… Çok özledim, çok fazla özledim, çok fazla ihtiyacım var… Mutsuz bir çocuğun çikolataya olan ihtiyacı gibi, gemilerin denize olan ihtiyacı gibi, yağmurların bulutlarına olan ihtiyacı gibi, toprağın güneşe ve suya olan ihtiyacı gibi ama tonlarca kat fazlasıyla ihtiyacım var sana…

Son zamanlarda çok agresifim, çünkü son zamanlarda çok fazla yalnız uyandım…

dipnot: Bu adamın, sana  hiç olmadığı kadar çok ihtiyacı var!
kotpilot.
Belki de hatanın en büyüğü benim yaşamamdı. Artık bunun bir önemi kalmadı, rüzgarın sesiyle kulağıma fısıldayan ölümün peşinden gidiyorum…
Haklıydı herkes, dünyanın en büyük yanlışı bendim. Sevinçlerim en dorukta, hüzünlerim en dorukta, telaşlarım en dorukta, sevgim hep en doruktaydı yada en dipte, hiçbir zaman ortam yoktu… Zarardı bu. Büyük bir zarardı çevremdekilere, hiçbir şeyimin sınırının olmayışı… 

Mutluluklar size klasın, yüksek dağların ardından gelen soğuk ölüm rüzgarıyla gidiyorum. 

İyi biri olmak istedim, iyilikler yapmak için uğraştım, telaşlandım bir şey olduğunda sevdiklerime, yardım etmeye çalıştım sürekli… Kiminde başarılı oldum, kiminde başarısız oldum… İyilik yapmaya çalışırken, kötülük yaptığımı hiç fark etmedim yada öyle algılanacağını insanlar tarafından… Sanırım iyi olmak bana göre değildi…

Cenneti düşlemiyorum, düşlemedim.  Hiçbir zaman buna hakkım olmadı zaten. Cehennemin en sıcak yerinin benim olduğunu hep bildim. Yarım kalan hayallerimle birlikte, ölüyorum bu gece ruhumun en derinliklerinde…

kotpilot.