"Sen de kabul et ikimiz de seviyoruz
Sanki bir uçuruma yalınayak yürüyoruz
Yine de bir yerlerde arıyoruz
Ruhumuzu, ufkumuzu, sevgimizi
Yine de bir yerlerde buluyoruz
Geçmişe dair unutulmayan ne varsa
Ben sende yandım, sende söndüm
Çıkar yol bulamadım bu sensizliğe
Geceler doldu içime, cevap veremedim
Sadece gözyaşlarım kaldı sayfalarda."
Sonra bir rüzgar geldi alıp götürdü seni. İki perdelik bir tiyatro oyunu gibiydi her şey önce her şey çok güzel başlar ve ikinci kısımda her şey sarpa sarar. Birinci perde hayat ikinci perde ölüm. Böyleydi hikaye, böyleydi hikayemiz. Önce bir rüzgar geldi sonra bir fırtına alıp götürdü seni böylelikle ikinci perde açıldı. Bu tıpkı yaşamla ölüm gibi; önce doğduk ve yaşamaya başladık sonra büyüdük ve gelişmeye başladık ve ansızın öldük. Bütün hikaye bu…
Keşke hala mümkün olabilsek diyorum keşke o mutlu günler sadece o fotoğraflarda kalmasa, bunca yıl şimdi avuçlarımızdaki fotoğraflarda bir anı olarak kalmasa yan yana yaşamak hala mümkün olsa diyorum… Keşke bir yolu olsa. İnansak birbirimize, yalnızca birbirimize tutunup tekrar aynı yolda yürüyebilsek… Sensiz yürümek zorunda kaldığım her yol dikenli ve bu dikenler beni mahvediyor… Sen olsan muhakkak dayanırım ama sensiz dayanma takatim yok. Sesini duymaya ihtiyacım var, ne yapsam da arasam diyorum bazen. Sonra hemen vazgeçiyorum bu fikirden. Çünkü vazgeçmem gerekiyor. Sen beni severdin eskiden, keşke eskiye dönmek mümkün olsa yeniden. Sen beni duyardın eskiden, fısıltımı bile işitirdin şimdi kapılar öylesine kapalı ki… Ortam ölüm sessizliği ile dolu ve ben avazım çıktığı kadar bağırıyorum yine de işittiremiyordum sesimi sana… Şimdi sensizliğin ve dikenlerin ortasında bir başımayım. Hangi yöne gitmem gerek hangi kefareti ödemem gerek ki seni tekrar sarıp kalbinin odasında sonsuza kadar yaşama fırsatı bulayım bilemiyorum…
Bir rüzgar geldi aldı götürdü seni avuçlarımda her gün hatırlamaktan bıkmadığım anılarımız ve fotoğraflarımız, aklımda o güzel tebessümün kaldı…
10.05.2017